Tükenmişlik Sendromu (Burn Out)

Hayat bazen bizi tüketiyor. Bazen rutin işler bizi darmadağın edebiliyor hatta toparlayamayacağımız çıkmazların içerisine sokabiliyor. Neden tükenme sendromu diye bir şey yaşıyoruz? Tükenmişlik; zihnimizin sürekli olarak başarıya ulaşma çabasından kaynaklanan zihinsel, psikolojik ve ruhsal bir bitiş halidir.

Modern dönemin insanları, çok farklı işlerle aynı anda uğraşmak zorunda kalıyor ve bireyin hayatının çoğunu geçirdiği iş yaşantısı, karşımızda fazla talepte bulunulan ortamlar çıkarıyor ve bu taleplerin hepsini genellikle bir insanın normal bir ömür performansı ile karşılaması çok da mümkün gözükmüyor. Hal böyle olunca ve işin içine bir de zorlayıcı rekabet ortamı girince birey devamlı olarak ulaşılamayan bazı hedeflere ulaşmak adına hayatının her bir dakikasını, zihnin her bir psikolojik kuruşunu bu yolda ilerlemek, o ulaşılması zor hedeflere doğru koşmak üzerinde harcamak zorunda kalabiliyor.  Bir bireyin hayatında tatmini, doyumu, mutluluğu ve iyi hissetme halini sağlayacak, ona katkı oluşturacak birçok faaliyeti bazı şeyleri başarma yolunda, kendini gerçekleştirmek yolunda, kariyerinde ilerleme yolunda geride bırakabiliyor yahut ihmal edebiliyor. Bu ihmaller bireye daha sonra yorgun zihinler, bitmiş psikolojik yapılar ve artık parmağını bile kımıldatamayacak kadar halsiz bedenler olarak geri dönebiliyor.

Birey için zihninin en büyük ihtiyaçlarından bir tanesi durmaktır. Modern dünyada bireylerin duramayan varlıklara dönüştüğü gözlemlenmektedir. Kişinin çok fazla şeyi sırayla yapması, bir sürü hedefi yakalaması, devamlı koşturması gerekliliği hasıl oluyor. Her daim yetiştirmesi gereken işler var. Böyle bir ortamda zihnin pilleri hızlı bir şekilde boşalabiliyor. Bu pillerin en önemlilerinden bir tanesi alnımızın altında kalan “ön beyin” bölümüyle ilgilidir. Ön beyin, bireyi diğer canlılardan ayıran ve insan yapan bölümdür. Ne iş yapar? Ön beyin (Frontal Lob); konsantrasyon, problem çözme, karar verme gibi yüksek zihinsel işlevleri yönetir. Bunlardan bir tanesi; kişinin dikkatini bir konudan bir konuya çevirmektir. Dikkatimizi bir noktaya odaklamak, diğer bireylerle ortak çalışmalar yapabilmek v.s. gibi diğer canlıların yapamadığı işleri bu beyin bölgemiz yapar. Bu beyin bölgesinin önemli bir sorunu vardır: Pili çok zayıftır. Pilini gün içerisinde çok hızlı tüketebiliyoruz. Bunun dinlenmesi, pillerinin tekrar doldurulabilmesi için kişinin bazı özel durumlara ihtiyacı vardır. Bu durumlardan en önemlilerinden bir tanesi de sadece durmaktır. Bireyin zihnini; herhangi bir düşünceye, işe, duygusal soruna odaklamadan durabilmektir. Keyifle, boş bir zihinle, zihnin sağa sola sürüklenmesine izin vererek, keyfini çıkarabilecek birkaç dakikalık bir dinlenme, hafif bir kestirme beyne çok iyi geliyor. Neden? Ön beyin çok fazla sinirsel bağlantıdan ve sinirsel işlem yapan bölgelerden oluşuyor. Bu çok aşırı bir enerji tüketimi demektir. Bu enerji tüketimi, çok silindirli bir araba motoru gibi çok yakıt tüketmesine ve aynı zamanda bu motorun çok fazla atık üretmesine sebep oluyor. Beyin hem çok fazla yoruluyor hem de çok fazla atık tüketiyor. Bu dinlenme anları beynin biraz temizlenmesi, toparlanması fazla ve gereksiz bağlantıların budanıp yeni ve gerekli bağlantıların sağlamlaşmasının birey için çok önemli olduğu gözlemlenmiştir.

İnsan zihni hiçbir şeye konsantre olmadığında ve tamamen serbest olarak kaldığında özel bir moda geçer buna “varsayılan durum şebekesi (default mode network)” denir. Yapılan araştırmalara göre hiçbir şey yapmayan insanların beyinleri, bir şeye odaklanmış insanların beyinlerine göre daha çok çalışmaktadır.  Çalışan beyin, bir işi yaparken kullanılan bölgelerini sustururken diğer beyin bölgelerinin daha çok çalışmasına yol açıyor ve bu aslında gerçek hayatta çok bilinen bir durumun alt yapısını oluşturuyor. Belki günlerce, haftalarca, belki de aylarca üzerine kafa yorulan ve bir türlü çözülemeyen bir problemi genellikle dururken, tuvaletteyken, otobüs beklerken ya da uyumak üzereyken aniden çözebiliyoruz. Zihnimizde çözüm bir anda ortaya çıkıveriyor. Bu tip ani ve belirlen çözümlerin hangi durumlarda ortaya çıktığı yapılan araştırmalara göre içe doğan çözümlerin,  varsayılan durum şebekesi (default mode network) nin aktif olduğu hallederde ortaya çıktığını söylemektedir. Hayatta devamlı koşturarak birtakım sorunları çözmeye çalışıyoruz ama bazen sorunların çözümü hiçbir şey yapılmadığı zaman bize geliyor. Çünkü, insan beyninin dinleme, toparlanma anlarına ve bu arşivleme çalışmalarını yapmaya özel bir ihtiyacı vardır.

Bireyi tükenmişlik sendromuna karşı koruyabilecek ya da çıkarabilecek olan durumlar nelerdir?

  • Kabullenmek. Birey, içerisinde bulunduğu durumu kabullenmek yerine kendi zihinsel yapılarını yaşayan bir canlıdır ve genellikle etrafında olan değişiklerin ne olduğunu incelikli bir şekilde anlamaya zaman ayıramayıp kafasındakileri gerçekleştirmek üzere şartları zorlamayı tercih eder. Kabul ve kararlılık, olumsuz durumların genel çerçevelerini anlayıp durumu kabul etmektir. Öncelikle başımıza gelen olumsuz bir durum varsa bu durumun genel çerçevesini anlayıp kabul etmemizi gerektiriyor. Fakat bireye günlük hayatında bir şeyi kabul etmesi söylendiğinde bunu bir yenilgi ya da teslim olma gibi algılayabiliyor ama kabul aslında olan biten şeyin gerçek boyutlarını anlama ve bu anlanan çerçeveyi belirgin ve işimize yarayacak bir şekilde kabullenmeyi gerektiriyor. Bir durumu birey kabullenmediğinde, fonksiyonel davranışlarında problemler ortaya çıkabilmektedir. Artık daha az işlevsel, daha az işe yarar olmaya başlayabilir. Kabullendikten sonra hayatımızı muhtemelen bir miktar sadeleştirerek amaçlarımız doğrultusunda ilerlemeye devam etmemiz gerekiyor.
  • Motivasyon. Birey genellikle tükenmişliği, motivasyonunu kaybettiği zaman yaşar. Çok fazla peşinden koştuğu şeyler bireye gereken zihinsel ödülü ve doyumu sağlamadığında zihnin bir yeri “yeter” der ve bu işle artık uğraşmak istemediğini söyler. Bunun çözümü ne olabilir? Zihinsel ödüllerimizi ihmal etmemek. Başardığımız herhangi bir şeyin zihinsel ödülünü doya doya hissetmenin içsel motivasyonu artırdığı gözlemlenmiştir.  Bugün hedeflediğimiz küçük bir şeyi gerçekleştirdiniz örneğin niyet ettiğiniz gibi sabah kalkınca dişlerinizi fırçaladınız. Bunu kutlayıp ödülünü yaşadığınızda ve motivasyonunuzun devam ettiğini gözlemleyebilirsiniz. Kendimize ödül vermeyi, biraz şımartmayı ihmal edecek olursak bir süre sonra sistem hiç takdir edilemeyen bir çocuk gibi mızmızlık yapmaya başlayabilir.
  • Sosyalleşmek. Diğer bireylerle fiziksel etkileşimin azaldığı bir dönemdeyiz. Tükenmişlik sendromunun en önemli nedenlerinden bir tanesi sosyal destek eksikliğidir. Diğer insanlardan alabileceğimiz ve onlara verebileceğimiz sosyal destek, motivasyonu artıran en önemli etkenlerden biri olduğu gözlemlenmiştir. Gerçek insanlarla, özellikle yakın çevremizdeki insanlarla dertlerimizi paylaşmak, onların hayatlarına pozitif katkı yapmak ve bizim hayatımıza pozitif katkılar yapabilmelerine izin vermek bir insanın bu karmaşık dünyada yalnız kalmasının önündeki en büyük sigortalardan bir tanesi olabilir.

Birçok olumsuz hadiseyle, yoğun bir gündemle, aşırı bilgi bombardımanıyla birçok insan darmadağın olabiliyor. Tükenmişlik sendromu belirtileri kişinin hayatını olumsuz etkilemeye başladığı durumlarda mutlaka bu konuda uzman bir psikologdan yardım almak gerekir. Psikolog, tükenmişlik sendromuna sahip olan kişiyle yapacağı görüşmeler sonrasında sendromun kişide ortaya çıkmasının asıl sebeplerini ortaya çıkartır ve tedavisini de buna göre uygular.

Tükenmişlik Sendromu Kitap Önerisi: Kemal Sayar-Yavaşla, Tükenmişlik Sendromu-Ayşe Kaya Göktepe, Nevzat Tarhan-On Adımda Pozitif Psikoloji

Psikolog Elif Nur YILMAZ

X
Bireysel Danışmanlık Hizmetleri için
Tıklayınız
Kurumsal Danışmanlık Hizmetleri için
Tıklayınız