Son yıllardaki heves ve isteğe bakılırsa ülkemizde birçok firma Endüstri 4.0 ‘a geçme hevesi güdüyor ve başarma azmi için nedir bu 4.0? diyor ve sürekli araştırıyor. Fakat araştırmalar gösteriyor ki yüksek teknoloji barındıran Endüstri 4.0 ‘a geçiş o kadar da kolay olmayacak!
Son yıllardaki heves ve isteğe bakılırsa ülkemizde birçok firma Endüstri 4.0 ‘a geçme hevesi güdüyor ve başarma azmi için nedir bu 4.0? diyor ve sürekli araştırıyor. Fakat araştırmalar gösteriyor ki yüksek teknoloji barındıran Endüstri 4.0 ‘a geçiş o kadar da kolay olmayacak!
Özellikle son 5-6 yıldır tüm dünyada, yaklaşık 3 yıldır da ülkemizde geniş yer kaplayan bu trendi öncesiyle birlikte ele alıp değerlendirmek gerekir.
James Watt’ın buhar makinesini icadı ile başlayan bu süreç tarımdan sanayileşmeye ilk adımlarını oluşturmaktaydı. Seri üretimle birlikte ticaret daha da kolaylaştı ve globalleşti. Eski sermaye sahipleri yavaş yavaş değişmeye başladı.
2.0 ‘ı elektriğin bulunması ile özdeşleştirebiliriz aslında. Üretimde farklılık yaratan elektrik sayesinde seri üretimin önü açıldı. Hayatın her alanında işler kolaylaştı. Üretim ve verimliliğe zaman kaldı. Bu sayede üretimde artık daha hızlı ve insan gücüne daha az ihtiyaç duyuldu.
Elektronik ev aletleri icat edilince ev hanımlarına kolaylık sağlanmış oldu ve bunun bir sonucu olarak bayanların iş gücüne katılımı sağlandı. Bu sürece çabuk adapte olabilen ülkeler çok hızlı büyüme kat ederek Dünya’da global sermayeyi kendilerine çekerek elinde tutmayı başardı. Üzülerek belirtmeliyim ki Osmanlı, Endüstri 2.0’a geç adapte olabildi ve sermayeyi elimizden kaçırdı. Sonucunda ise Dünya ticaretinin ekseni Osmanlı’dan batıya doğru kaydı.
Burası tam bir muamma olsa da verimlilik analizi konuşulduğu, insan alın ve akıl terinden öte yapay zekanın konuşulduğu ve bilgisayar teknolojisinin gelişmesi ile paralel olarak gelişen Endüstri 3.0, sanayi de ise fark ettirecek yanı seri üretimi otomasyona yöneltmesi diyebiliriz. Üretimde insan gücünden daha çok bilgisayarlar ile müdahale sağlanmaya başlandı. Teknolojinin beraberinde getirdiği kolaylık sayesinde üretimde çeşitlilik, verimlilik ve standardizasyon sağlandı. Türkiye’de 3.0 aşamasında olan firma sayısı hiç de azımsanmayacak düzeyde fakat yeterli değil.
Aslında bu kavramın Endüstri 3.0’dan farkını üretimde verimlilikten de öte daha az sermaye ve öz kaynak, daha az insan gücü, daha az enerji, daha az masraf ile daha çok ürün ve hataları minimize edecek bir düzenin gerekliliği ile açıklayabiliriz. 90 lardan sonra sermayenin batıdan doğuya doğru kayması da bu gerekliliği gözleri önüne sermiştir. Doğuda daha düşük bütçelerle seri üretim, fason üretim yapan küçük çaplı firmalar giderek büyüyor ve kendi markasını oluşturarak uluslararası arenada boy göstermeye başlıyordu. Bunu fark eden fütüristler 4.0 kavramının temellerini oluşturacak nitelikte neredeyse hiç insan gücünün olmadığı ve dolaysıyla neredeyse hiç hatanın olmadığı üretimin gerekliliğini anladılar. Esasen M2M (Machine to Machine) makinaların kendi aralarında haberleşerek karar alması, tüm süreci yapay zeka ile kontrol edip öğrenebilmesi ile kendi kendini geliştirebilen sistemlerin konuşulduğu Endüstri 4.0’a henüz ülkemizde geçebilen firma olmamakla birlikte, önümüzdeki 10 yıl içerisinde geçebileceğini de düşündüğüm 50 firma yoktur.
Bu kadar karamsar tabloya rağmen aslında bu konuda dünyada da henüz ciddi yol alınabilmiş değil. Geç kalmadık ama treni de kaçırmamamız gerekir. Bunun için işletmenin nihai durumuna bağlı olarak hızlıca 3.0’a, gerekli yatırım ve adapte edebilecek insan kaynağına bulduktan sonra da 4.0’a geçmemiz gerekir. Aksi takdirde hızlı geçiş yapabileceği ön görülen, insandan bağımsız ve hatasız çalışan, düşük maliyetle üretim yapabilen 4.0’a geçtikleri an kepenklerinizi indirmenize sebebiyet verebilir.
Ülke olarak topyekün 4.0 kavramı ele alınıp gerekli her ortamda konuşulmalı, sanayi bakanlığımız sırf bu alanda araştırmalar yapıp geçiş sürecinde danışmanlık hizmeti veya mentörlük edebilecek birim oluşturmalı, mühendislik eğitimi verilen bölümlerde seçmeli/zorunlu ders haline getirilmeli gibi daha çok madde sıralayabiliriz.
Bazı istatistiksel bilgiler aslında Endüstri 4.0’a ne kadar yakınız, neresindeyiz görme açısından çok önemli. 2003 ve 2016 yılları arasında yüksek teknoloji ithalatı için yaklaşık 220 milyar dolar harcadık. Bu rakam dış ticaret açığımızın neredeyse yarısını oluşturmakta. Bu nedenle aslında ülkemizin önce bu gibi eksiklerini tamamlayıp endüstri 3.0’a geçmesi daha sonra ise ülke olarak genel bir strateji doğrultusunda 4.0’a geçişi planlaması gerekli diye düşünüyorum.
En önemlisi de Endüstri 4.0’a geçişin Televizyonda kanal zaplar gibi geçilemeyeceğini bilmemiz gerektiğidir…
Ahmet Yasir DANACI
APA Danışmanlık İş ve Süreç Geliştirme